İnfertilite de Psikolojik Destek
İnfertilite de Psikolojik Destek; Infertilite, zorlu bir süreçtir. Pek çok alanda fedakarlık yapmayı seçmektir, bu nedenle bazı zorlukları da beraberinde getirir. Ancak infertilite ve tedavisinin getirdiği sıkıntı ve stresi yenmek imkansız değildir. Öncelikle, infertilite’yi, tedavisi olan bir hastalık veya çözümü mümkün olan bir sorun olarak düşünmek ön koşuldur. Tedavi için başvuran kişi, ne gibi aşamalardan geçeceğini öğrendiğinde, kendisini duygusal ve zihinsel olarak tedavi sürecine hazırlamaya başlamış olur.
Infertilite tedavisi, umut ve umutsuzluk döngülerini beraberinde getirir. Kendinizi nasıl algıladığınızı, cinselliğinizi ve evlilik ilişkiniz ve diğer kişilerle olan ilişkinizi etkiler. Bu nedenle, infertile çiftlerin, duygusal desteğe ihtiyaçları vardır; Bu desteği ailelerinden, arkadaşlarından, danışmanlardan, psikologlardan, danışma gruplarından, kendileriyle benzer yaşantıları olan kişilerden veya doktorlardan alma ihtiyacı gösterirler.
Gerginlik, engellenme duygusu, endişe, öfke, depresyon ve yas, infertilite tedavisi süresince görülebilen normal tepkilerdir. Hormonlar duygular üzerinde etkilidir, aylar süren başarısız tedavi denemeleri stresin artmasına yol açar. Infertilite tedavisi, çoğunlukla kadın eşlerin hormon Kullanımını gerektirdiği için, duygusal ve fiziksel bakımdan kadın eşlerin daha fazla gerginlik yaşamalarına neden olabilir.
Eşler arasındaki iletişim, infertilite tedavi döneminde çiftin yaşadığı ortak stresin üstesinden gelinmesinde önemli rol oynar. Eşler genellikle tedaviye yönelik tutumlarında, aralarında anlaşmazlığa neden olabilecek fikir ayrılıklarına sahiptir. Bu fikir ayrılıkları dile getirilip ortak çözümler üretilmediğinde, ilişkide yaşanan gerginlik artabilir.
Tedavi sürecinde stresi azaltmak için neler yapılabilir ?
Öncelikle, infertilite’yi kadına veya erkeğe ait bir problem olarak değil, çiftin problemi olarak düşünmek, tedavi ve çözüm arayışlarında sorumlulukları paylaşmak gereklidir. Çiftin, dış çevreden gelebilecek baskılara karşı birbirlerini destekleyebilmeleri, mümkün olduğunca doktor kontrollerine birlikte gitmeleri, tedavi aşamalarında edinilecek bilgiler sırasında ve alınacak kararlarda beraber olmaları önemlidir.
Tedavi süresini rahat geçirebilmek amacıyla, eşlerin tedaviyi hayatlarının nispeten stressiz bir döneminde planlamaları (taşınma, iş değişikliği vs. olmayan bir dönemde), ve tedavi süresince her günkü sorumluluklarının yanı sıra keyif alacakları ve kendilerini mutlu edecek faaliyetler için zaman yaratmaları gerekir.
Kendilerini üzebilecek kişi ve olaylardan uzak durmaları, moral bozukluğu yaratabilecek olaylara dahil olmamaları, yakınlarından nasıl bir destek beklentisi içinde olduklarını açıkça dile getirmeleri, sıkıntı ve gerginliği arttıracak konulardan (tedavinin kendisi de dahil olabilir) söz etmemeleri ve stresi yenme yolları geliştirmeleri, tedavinin rahat geçmesini kolaylaştıracak bazı unsurlardır.
Her bireyin gerginlik karşısındaki tepkileri farklıdır, bireysel farklılıklar olabileceği gibi eşler arasında da gerginliğin farklı yanları ön plana çıkabilir. Kişilik yapısı, çevresel faktörler, stresle mücadele gücü, hayat görüşü gibi etkenler, yaşanan stresin düzeyini kontrol etmekte belirleyicidir. Stresin üstesinden tek başına gelmekte zorlanıldığında, bir kısırlık uzmanının yardımını alınmalıdır.